Bakan Tekin, açıklamalarında şunları kaydetti;
Orijinal bir devir başlıyor. Hem eğitim manasında, hem de çocuklarımız uzun bir yaz tatilinden sonra tekrar ortamıza katıldılar. Biz bakanlık olarak, öğretmenler olarak, eğitim topluluğu olarak heyecanla yeni devrin başlamasını bekliyorduk. İnşallah çocuklarımız için, ailelerimiz için, ülkemiz için, milletimiz için iyi, başarılı, sağlıklı bir eğitim-öğretim yılı daima birlikte yaşarız.
“Narin’in okuluna psikososyal takviyede bulunacağız”
Narin yavrumuzun başına gelen olaydan ötürü nitekim bakan olarak, bir baba olarak, bu ülkenin bir vatandaşı olarak nitekim çok üzgünüm. Arkadaşlarına, sevenlere başsağlığı diliyorum. İnşallah bu türlü bir olayla bir daha karşı karşıya kalmayız. Bu türlü olaylar olduktan sonra bakanlık olarak biz de daima bu tıp mevzularda yapabileceğimiz şeylerle ilgili olarak çocuklarımızın yanında olmaya efor sarf ediyoruz. Sabahleyin de biz eğitim-öğretim yılının açılışı için bütün ünite amirlerimiz, bakan yardımcılarımız, değişik illerde okullarda çocuklarımız ve öğretmenlerimizle bir ortaya gelmişlerdi.
Bugün de Özel Eğitim Genel Müdürlüğümüz bünyesinde oluşturduğumuz bir grup Genel Müdürümüzün başkanlığında Diyarbakır’a gittiler. Narin çocuğumuzun okulunda eğitim-öğretim yılının açılışını orada yaptılar. 4 arkadaşımız özel olarak da travma konusunda, travmayla uğraş konusunda birinci müdahaleler konusunda eğitilmiş ehil 4 arkadaşımız Genel Müdürlüğümüz ve Genel Müdürlüğümüzdeki uzman arkadaşlarla birlikte eğitim-öğretimi orada açtılar. Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığımızın yetkilileriyle birlikte okuldaki çocuklarımızın yas ve travma konusundaki süreci atlatmalarına ait alınabilecek önlemleri aldılar. Allah bir daha başımıza bu türlü bir şey getirmesin. Temennim odur ki inşallah bu vahşeti işleyen şahıslar bir an evvel kanun önünde hesap verirler.
“Biz çok büyük bir aileyiz”
20 milyona yakın bir öğrenci kitlemiz var özel okullarla bir arada. Özel okulda çalışan arkadaşlarımızla bir arada 1 milyon 250 bin civarında öğretmenimiz var. Şu an kamuda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 1 milyon 131 bin öğretmen arkadaşımız görev yapıyor. Toplamda 75 bin civarında okulda eğitim-öğretim başladı. Bu da çok kıymetli bir sayı. Bir de şunu da söyleyeyim; yaklaşık 100 bin kurumda da biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak, özel öğretim kapsamındakilerle bir arada eğitim-öğretim sürecini yürütüyoruz. Yani sahiden biz çok büyük bir aileyiz. Daima bir arada, bu ülkenin eğitim-öğretim yükünü üstlenmeye efor sarf ediyoruz. Türkiye’deki eğitim topluluğu öğretmen arkadaşlarımız fedakar bir biçimde çocuklara ilgileniyorlar, öğretmenlik mesleğini yerine getirmeye efor sarf ediyorlar. Ben hepsine tek tek teşekkür etmek istiyorum.
“Her şey çok süratli değişiyor”
Daha evvel de çok kere anlattım lakin sizin vesilenizle bir defa daha paylaşmak isterim. Biz çok süratli değişen bir dünyanın içerisindeyiz. Her şey çok süratli değişiyor. Örnek olarak sizin bölümünüzle ilgili, yayıncılıkla ilgili, kullandığınız ekipmandan tutun, metoda kadar her şey çok süratli değişiyor. Siz bu gelişmelere ve bu değişime ayak uyduramazsanız şayet işinizi yürütmekte zorlanırsınız, rekabet etmekte zorlanırsınız. Eğitim de, bu çok süratli değişen dallardan bir tanesi. Dünyanın her tarafında eğitim bürokrasisini yönetenler, eğitim-öğretim hizmetini verenler, dünyadaki bu gelişmeleri, kendi bünyelerinde ayak uyduracak önlemleri alma istikametinde uğraş sarf ediyorlar. Bunların içerisinde, aklınıza gelebilecek her türlü husus var. Yani eğitim-öğretim yaptığımız fiziki binaların niteliklerinden, planlamasından, mimari yapısından, kullandığınız okullarda ve sınıflarda kullandığınız teknolojik altyapıya kadar her şey değişiyor. Bunların hepsine ayak uydurmanız gerekiyor. Ancak en değerlisi de, uyguladığınız programlar, yani sizin sorunuzdaki müfredatlar açısından ayak uydurmanız lazım.
“Bilgiye çok rahat erişilebilen bir devir yaşıyoruz”
Pekala nereye evriliyor dünya, ona bakmak lazım. Evrildiği yer şurası; Tahminen 1970’li, 1980’li yıllar, bizim öğrenci olduğumuz yıllar açısından baktığımızda, eğitim-öğretim süreçleri daha çok çocuklarımızın, bilgi edinme kaynakları hudutlu olduğu için, onlara bilgi vermek, bilgi kazandırmak üzerine kurgulanmış. Ama özellikle dijital, gelişmelerin hayatımıza kattığı kolaylıklar da göz önünde bulunduğunda, çocuklarımızın, gençlerimizin bilgiye erişimde, artık çok daha rahat oldukları, çok rahat bir biçimde bilgiye erişebildikleri bir periyot yaşıyoruz. Hal bu türlü olunca, çocuklarımız okuldaki eğitim-öğretimi, bir manada fonksiyonsuz üzere görmeye başladılar. Zira çok rahat bir halde bilgiye erişebiliyorlar. Erişebildikleri bilgi tahminen bizim 180 iş gününe yaydığımız bir bilgiyi, onlar çok kısa bir uğraşla, elektronik ortamda, internet ortamında erişebiliyorlar. Dünyadaki eğitimle ilgili bu çeşit gelişmeleri takip ettiğimizde de şunu görüyoruz. Artık eğitim, çocuklarımızın, bilgiye erişmekten çok, erişebildikleri bilgiyi hünere dönüştürmeleri üzerine kurgulanmış. Biz kendi sistemimizi, buna uygun hale getirmezsek, biraz evvel sizinle ilgili verdiğim örnekte olduğu üzere, muadillerimizle rekabette zorlanırız.
“Hemen çabucak herkes yükseköğretime erişmeye başladı”
Dünyanın tamamında artık, eğitime erişim de daha rahat. Dünyadaki istatistiklere baktığımızda tahminen bundan 40 yıl evvel, orta öğretime yani liseye erişimde dünyadaki istatistikler sayılar çok düşük iken, artık yükseköğretime erişimde, dahi çok arttı sayılar. Yani çocuklarımızın bir manada zarurî eğitim için geçirdikleri müddet aslında, Türkiye için söylüyorum, yaklaşık 16 yıl oldu. Artık çabucak hemen herkes yükseköğretime erişmeye başladı. Münasebetiyle bizim çocuklarımıza kazandırdığımız şeylerin, vermeye çalıştığımız eğitim öğretimin de bir kısmını doğal olarak yükseköğretim lisans ve ön lisans programlarına gerçek yönlendirmemiz lazım. Bu dünyada da bu türlü yürüyor. Yani, şunu yapıyor dünyadaki muadillerimiz; Mecburî eğitim çağında, yani ilkokul, ortaokul ve lisede verilen eğitimin içeriğini biraz daha daha ilerleyen yıllardaki eğitim-öğretim sürecine bırakarak buraları hafifletiyorlar. Biz bu manada da, dünya örnekleriyle karşılaştırdığımızda, bu revizyonları da yapmıştık.
“Programımızın mantığını, kazanımdan marifete yanlışsız dönüştürdük”
Şu an Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle yaptığımız şey, bilgiyi çocuklarımıza kazandırmaktan fazla, elde ettikleri bilgiyi maharete dönüştürmek ve mümkün olduğunca da, temel eğitim ve orta öğretim çağındaki bilgileri, daha ilerleyen eğitim basamaklarında almaları gereken bilgileri sonraya bırakmak, hasebiyle müfredatı hafifletmek. İki tane değerli şey yapmış oluyoruz. Bir programımızın mantığını, kazanımdan hünere gerçek dönüştürdük. İkincisi de içerik olarak da, yaklaşık yüzde 35 oranında bütün, müfredatımızda bir sadeleşme yapmış olduk. Sadeleşmeden anlatılması gereken şey şu; Şu mevzuyu programdan çıkarmışlar. Biz o mevzuyu bilimsel olduğu ya da olmadığı üzere bir tartışmayla çıkarmıyoruz. Çocuklarımızın bu bilgiyi, daha ilerleyen eğitim-öğretim süreçlerinde almalarının hakikat olacağını düşündüğümüz için, oraya gerçek kaydırmış oluyoruz. Bu yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için bu açıklamayı yaptım. Biz şu anda müfredatlarımızı, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle, bu iki açıdan, dünya örnekleriyle eşit hale, getirmiş olduk.