TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir dizi program için Düzce’ye geldi. Birinci olarak Düzce Valiliği’ni ziyaret eden Kurtulmuş, Vali Selçuk Aslan’dan kentte yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Akabinde Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi Akademik Yıl açılış merasimine katıldı. Açılışta hayatını kaybeden Recai Kutan’a rahmet dileyen Kurtulmuş, “Bugün vefat haberini aldığımız, Türk siyasetinin duayen isimlerinden, nezaketiyle, zarafetiyle, memleket sevgisiyle, Türkiye’nin kalkınmasına adadığı ömrüyle hepimiz için örnek bir şahsiyet olan Recai Kutan beyefendiyi rahmetle anıyorum. Kendisiyle yıllarca çalıştık. Karış karış Türkiye’yi dolaşmış, Türkiye’nin gelişme serüveninin çabucak hemen her safhasında yer almış olan kıymetli ve örnek alınacak bir siyaset insanıydı. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum” diye konuştu.
“Önümüzde yeni bir periyot var”
Dünyanın yeni bir devrin başlangıcında olduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Yaşadığımız çok kısa mühlet içerisinde değerli iki büyük gelişme yaşandı. Bunlardan birisi 1990’ların başında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıydı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte 1945-90 ortasında devam eden bir tarafında Amerika’nın, bir tarafında Rusya’nın olduğu iki kutuplu dünya sistemi çöktü. Berlin Duvarı ile birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği dağılarak çok sayıda yeni devlet ortaya çıktı. Dünyadaki iki kutupluluk devri geride kalmış oldu. Ondan sonraki süreçte de Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği sav edilen tek kutuplu bir dünya sistemi, yani bir tek gücün yönlendirdiği bir dünya sisteminden bahsedildi. Ta ki 2022 yılının Ağustos ayına kadar. Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Artık önümüzde yeni bir periyot var. Bu periyodun nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç istikrarlarının içerisinde hareket edeceğini şimdi bugünden bütünüyle bilmemiz mümkün değil. Alışılmış ki birtakım kestirimler, birtakım öngörülerde bulunuyoruz” diye konuştu.
“Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır”
Dünyanın çok kutuplu olacağını söyleyen Kurtulmuş, “Artık dünya ne iki kutuplu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir. Başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni istikrarlar ve yeni denklemler oluşacaktır. Hiç elbet size moral vermek için kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan, dünyada bilhassa Cumhuriyetimizin ikinci asrında Türkiye yüzyılı olmasını temenni ettiğimiz büyük gelişmeleri, büyük bir grup fırsatları barındıran bu önümüzdeki süreçte, gelişen yeni dünya istikrarları, denklemleri içerisinde en kıymetli ülkelerden birisi Türkiye olacak. Potansiyeli prestijiyle, genç nüfusu prestijiyle, Türkiye’nin jeostratejik pozisyonu prestijiyle, yani hangi denklemi alırsanız alın içinde vazgeçilemez bir ülke olarak Türkiye önümüzdeki periyodun bu çok kutuplu dünya istikrarlarının en kıymetli ülkelerinden biri olacak. Doğu-batı istikrarında, kuzey-güney istikrarında, Müslüman- Hristiyan ülkeler ortasındaki istikrarda, Asya-Avrupa istikrarında dünyanın bütün stratejik geçiş yollarında olması, dünyanın bütün güç imkanlarının, haklarının bir havı olabilecek potansiyele sahip olması hasebiyle Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır” halinde konuştu.
“Büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar”
“İsrail kendisine hiçbir biçimde dokunulamayacağını zannediyor”
İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği katliamlar, soykırımların yeni periyoda geçen dünyadaki istikrarları sarstığını lisana getiren Kurtulmuş, “İsrail’in bu saldırgan halinin dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini görüyoruz. Örnek olsun diye söylüyorum. Kendisine dokunulmayan, dokunulamayan bir ülke olduğunu sav eden, varsayan, gerisine aldığı güçlerle birlikte başta Amerika Birleşik Devletleri ve birtakım Avrupa ülkeleri olmakla birlikte kendisine hiçbir formda dokunulamayacağını zanneden İsrail’e, Amerika’nın bütün takviyesine karşın, Birleşmiş Milletler’deki bütün engelleme teşebbüslerine karşın dünyanın çabucak hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin müracaatıyla da Memleketler arası Adalet Divanı’nda dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Artık bundan sonraki periyotta çok daha kıymetli gelişmelerin olacağını daima birlikte göreceğiz” dedi.
“Ne kadar kınarsanız kınayın ardında Amerika var”
İsrail’in Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadığını, bu senaryonun birinci ve ikinci perdesi olduğunu lisana getiren Kurtulmuş, “Öncelikle 1917’de Osmanlı Cihan Devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya İngilizler geldi ve orayı yönetmeye başladılar. İngiliz idaresinin bölgede yaptığı idaresi ele aldığı vakit yaptığı birinci iş, 1917’de yerleşimciler İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirildi. Bugünün neredeyse tam karşıtı olan o haritada oraya yasa dışı yerleşimciler İngilizler eliyle, marifetiyle yerleştirilmeye başlandı. Gerisinden 1948, gerisinden 1967’deki savaşlarla birlikte İsrail ilhak, imha ve işgal siyasetlerine duraksamadan devam etti. İki zirve aldı, üstüne yattı. Birleşmiş Milletler kınadı. Ardında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Onlarca kararlar çıktı, ‘Buradan çekilin’ diye. Kentleri işgal etti. Genişledi, genişledi ve olağanüstü güçlü halde bugünkü güne hazırlandı” diye konuştu.
“İsrail, Lübnan’ı yasa dışı biçimde işgale hazırlanıyor”
Oyunun birinci perdesinin 1917’de, ikinci perdesinin de 2003 yılında açıldığını anlatan Numan Kurtulmuş, “2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Çabucak gerisinden 2011 yılında Arap Baharı olarak başlayan gelişmeler, bölgede tam da İsrail’in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Amerikan işgaliyle birlikte ve gerisinden gelişen süreçlerde bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail’e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak, Suriye paramparça olmuştu. Artık İsrail, Lübnan’ı yasa dışı halde işgale hazırlanıyor” biçiminde konuştu.
“Bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir”
Lübnan’ın evvel Müslüman-Hristiyan iç savaşıyla, gerisinden da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölündüğünü, büsbütün kolay lokma olarak hazırlandığını sööyleyen Kurtulmuş, “Yemen, Sudan, Libya fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum, Suriye. Bu manada ne yazık ki kimi ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylelikle ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı, birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, çelişen, çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar; mezhebi yapılarda birbirlerine karşı hale getirilmişlerdir. Hasebiyle ikinci perde maalesef acı gelişme olarak, yeniden ardında yüz binlerce insanı yaralı, meyyit halde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte üçüncü perde, yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır” tabirlerini kullandı.
“Arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir”
Üçüncü perdenin de devam ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, “Bu kadar bölge ülkelerini dağınık bulmuşken, İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve ardında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle Batı ülkelerini kendi yanında bulmuşken Netanyahu ve çetesi diyor ki, ‘Biz de son vuruşumuzu yapalım, arz-ı mevud gerçekleştirelim.’ Dünya sistemini önemli formda yerden yere vuran, dünya sistemini bundan sonraki süreçte yeni gelişmelere hamile bırakan bu saldırgan halin bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en değerli koşul. Bu çerçevede Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Şöyle bir saflığa hiçbir biçimde kapılmamamız gerekiyor. Yıllardır bir biz arz-ı mevud’dan bahsederken bunu kendi zihnimizden uydurulmuş bir şey olarak söylemiyorduk. İsrail’de yazılanları, çizilenleri, onların politik tercihlerini, politik motivasyonlarını pek düzgün bildiğimiz için, yani vadedilmiş topraklar probleminin bir öykü olmadığını gördüğümüz için daima uyarıyoruz. Artık bütün bu gelişmeleri zincirin modülleri olarak birbirine bağladığınızda 1917’den itibaren bugüne kadar gelinen süreçte nasıl bütünleşik bir harekat planı içerisinde hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir” dedi.
“Milli sorunlarımızda bir, birlikte ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz”
Yapılanların arz-ı mevud problemi olduğunu belirten Kurtulmuş, “İsrail Devleti’nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat Irmağı’nı, altındaki mavi çizgiyse Nil Irmağı’nı sembolize eder. Yani Nil’den Fırat’a bütün bu coğrafya siyonistlerin buyruğu altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini çok yeterli görmek ve Türkiye olarak evvel kendi topraklarımızı, kendi milletimizi, vatanımızı en düzgün formda korumak ve bölgenin birliğini sağlamak için çaba etmemiz lazım. Bunun için öncelikle uyanık olmak, Ortadoğu’daki, dünya problemlerinde Türkiye’nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, siyaseten hangi farklı programları, teknikleri halkımıza sunuyor olursak olalım, ulusal sorunlarımızda bir, birlikte ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu yalnızca bir siyasi partinin mensubu olarak değil, yalnızca vatanını seven bir vatansever olarak değil, birebir vakitte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A’dan Z’ye birbirine zıt olabilir. Lakin ulusal menfaatlerimiz bilhassa önümüzdeki yeni devirde Türkiye’nin imkanlarını ve kabiliyetlerini artırma azmimiz, uğraşımız ve başta siyonistlerin gayeleri olmak üzere ülkemize karşı bir kadro niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim ulusal görevimizdir. Bunun için birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Şayet Türkiye bu husustaki birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah’ın müsaadesiyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek iradeyi ortaya koyacaktır” diye konuştu.
“Hedefleri yalnızca Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir”
Netanyahu ve çetesinin gayesinin yalnızca Filistinliler olmadığının altını çizen Kurtulmuş, “Hedefleri yalnızca Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir. Bunların bu bölge halkları ortasında en ufak bir fark görmediğini, ‘Bunlar Arap’tır, Acem’dir, Türk’tür, Kürt’tür, Sünni’dir’ diye hiçbir ayrım gözetmediklerini gözümüzün içine parmaklarını soka sapa anlatıyorlar. Bu süreçte her kim Arap-Acem, Türk-Kürt, Sünni-Şii, hatta Müslüman-Hristiyan ayrımı yaparsa biliniz ki İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor demektir. Bu çerçevede Türkiye’nin aydınları olarak, Türkiye’nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu mevzudaki çalışmalarımızı da hızla sürdüreceğiz. Ayrıyeten bölge halkları ortasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de uğraş sarf edeceğiz. Bilhassa son vakitlerde Suriye ve Mısır’la olağanlaşma problemi adımları ise tam da bu emelle atılmaya çalışılan adımlardır. Böylelikle bölge halkları ve devletleri ortasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın tesis edilmesi her birimizin menfaatinedir” sözlerini kullandı.
“Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir”
Netanyahu ve çetesinin ,siyonist rejimin yalnızlaştırılması gerektiğine değinen Numan Kurtulmuş, “Öylesine yanlış bir yola girdiler ki kendi ideolojileri ve fikirleri açısından burada bu yolda duracakları bir durak da yok. Kendi duraklarını hepsi kendileri iptal ettiler. Ne yazık ki vakit zaman insanı çıldırtan, batıdan birtakım açıklamalar geliyor. Tekrar açık yüreklilikle söyleyeyim. Bunlardan en çok bizi rahatsız edenlerden birisi de adam artık Lübnan’a saldırıyor. Diyor ki işte efendim ölçülü mukabelede bulunun. Allah aşkına bir mukabelenin ölçülü olabilmesi için daha kaç 50 bin saf insanın ölmesi gerekir? Böylesine gayri insani bir niyet olabilir mi? Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir söz söyleyecek; ‘Dur Netanyahu’. Bunu demiyor. ‘Devam et Netanyahu’ diyor. Onlar da buna ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Münasebetiyle bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır. Bu süreçte Netanyahu hükümetinin yalnızlaştırılması, insanın ortak vicdanıdır, ortak çalışma alanlarından birisidir. Bütün bunları yeni bir dünyanın tam da kurulmakta olduğu devirde önümüzde çok büyük bir insani sorun olarak duruyor. İnşallah en kısa vakitte bu büyük berbatlıktan, büyük hayırlar çıkarmakta insanlığın boynunun borcudur. Adalet, hakkaniyet, insaf, vicdan, insanların yaratılışta eşitliği, devletlerin de egemenlikte eşitliği prensibinde yeni bir dünyanın kurulması mümkündür, olasıdır ve sizi temin ederim ki mukadderdir” dedi.
Numan Kurtulmuş, açılış sonrasında “Düzce Sivil Toplum Buluşması” programına katıldı.