Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti sırasında Türkevi’nde, açıklamalarda bulunduğu gazetecilerin gündeme ait sorularını yanıtladı.
Cumartesi gününden bu yana hayli ağır bir program gerçekleştirdiğini tabir eden Erdoğan, BM Genel Konseyi’ne hitabının yanında birçok temasta bulunduğunu, türlü etkinliklere iştirak ettiğini söyledi.
Erdoğan, 22 Eylül’de fikir kuruluşu temsilcileriyle bir ortaya geldiklerini, tıpkı günün akşamında Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASK) klasik akşam yemeğine iştirak ettiklerini anımsatarak, Türk-Amerikan toplumunun Türkiye’nin çıkarlarını savunma noktasında yürüttüğü faaliyetleri takdirle takip ettiklerini vurguladı.
Türk Amerikan İş Kurulu’nun (TAİK) düzenlediği 15. Türkiye Yatırım Konferansı’nda Amerikan iş etraflarıyla istişarelerde bulunduklarını aktaran Erdoğan, Amerikalı girişimcilere Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattığını tabir etti.
– BM temasları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl BM Genel Kurulu görüşmelerinin “hiç kimseyi geride bırakmamak” temasıyla yapıldığını lisana getirdi.
Birleşmiş Milletler Genel Heyeti’ne hitap ederek, insanlığı inançlı ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindiğine dikkati çeken Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından kıymet taşıyan temel problemlere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut memleketler arası sistemin ve kurumların asli misyonlarını yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir sefer daha açıkça tabir ettim. İnsanlığın, mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşamasının mümkün olduğuna işaret ettim. New York’ta bulunduğumuz müddette ayrıyeten çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdik. Bu çerçevede İran, Sırbistan ve Ukrayna, Maldivler Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan Başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir ortaya geldik.”
– “İsrail Gazze’deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyor”
Erdoğan, görüşmelerde, ikili işbirliği hususları ile bölgedeki krizleri ayrıntılıca ele aldıklarını, Gazze’de berbatlaşan insani krizin üzerinde bilhassa durduğunu vurguladı.
Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin’e yönelik yardımları kesinlikle artırmaları, bunun için işbirliği içinde çalışmaları ve İsrail üzerindeki baskıyı ağırlaştırmaları gerektiğini tüm görüşmelerinde muhataplarına söz ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sizler de esasen an be an takip ediyorsunuz. İsrail tam da bizim aylardır uyardığımız biçimde Gazze’deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyor. Lübnan’a yönelik hücumlar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600’ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail idaresine silah dayanağı verdikçe, bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece ağır ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’ni değerlendirmeye çalıştık. Yaptığımız görüşme ve temasların başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
– Netanyahu’nun BM Genel Konseyine katılımı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7 Ekim’in yıl dönümüne çok az vakit kalmışken BM nezdinde İsrail’i engelleyecek somut bir adımın atılamamış olmasını, başkanlar seviyesinde ortak bir itirazın yükselmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail Milletlerarası Adalet Divanı’nda yargılanırken Netanyahu buraya geliyor. Genel Kurul’a katılması, konuşma yapması bekleniyor. Bu çelişkiye yorumunuz ne olur?” sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Filistin’de soykırım yapmış bir hatalının BM çatısı altında yer alabilmesi hakikaten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların BM vazifelilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin anılarına ihanettir. Dün, bizim BM Genel Kurulu konuşmamızın ardından İsrail delegasyonunun hallerine dikkat ettiyseniz, çok garip bir tutum içindeydiler. Zira kendilerini savunacak halleri yok. Duruşları esasen bunu gösteriyor. Bu nedenle biz herkesi tarihin gerçek tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir sistem, çürümeye yüz tutmuş demektir. BM Genel Kurulu ya o katile hak ettiği üzere davranır ya da bu utanç verici durum BM tarihine bir kara leke olarak geçer. Maalesef olacak olan da budur. İsrail, BM kararlarına zerre hürmeti olmayan, BM’nin prensiplerini tekraren çiğnemiş bir devlettir. Bu türlü bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel malzemelerle vermek, inanıyorum ki en kıymetli misyondur.”
– BM’nin yapısı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BM’nin ıslahat yapması, yapısını değiştirmesi gerektiğini vurgulamıştınız. Ortadan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletlerin dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir defa daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, “BM, savaşları tedbire misyonunu yerine getiremeyen, kimseye kelam dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail’den hesap soramayan bir durumdadır.” dedi.
Erdoğan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı görüşmede, kendisine kayıp sayısı verilince çok şaşırdığını, önemli sayıda BM görevlisinin şu anda İsrail’in katliamlarına kurban gittiğini tabir etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“BM güçlünün haklı olduğu bir tertibe bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve fonksiyonelliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut tertipte BM Güvenlik Kurulunun dokunulmaz beş üyesi, istediğini zalimce yapabiliyor. Zati süreksiz üyelerin rastgele bir işlevi yok. Kurula süreksiz üye olarak alınan devletler orada yönetim ediliyorlar. Pekala bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika. Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı aşikâr lakin Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler ortasında yer almıyor. Artık Afrika daimi üyelik istiyor. Pekala, BM Güvenlik Kurulunda Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Pekala yer var mı, yok. Avrupa’dan Almanya istiyor. Almanya’ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niçin? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler pozisyonunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi lakin bu hakkı teslim etmek üzere bir güçleri, imkanları da yok.”
– İsrail’in Lübnan’a saldırısı
Erdoğan, “İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a da saldırmaya başladı. Bunu, İsrail’in aslında savaşı bölgeye yaymaya çalıştığına bir delalet olarak değerlendirdiniz. Bir de İran’ın İsrail’e vermek istediği yanıt hakkının mahfuz olduğuna dair yaklaşımı var. Bunu da katarak mümkün bölgesel bir savaş durumunda Türkiye’nin durumu nasıl olur, nasıl bir aksiyon alır ya da almaz?” sorusu üzerine, çok önemli bir travma yaşandığını, bu travmada acıyı çeken maalesef Lübnan halkı olduğunu söyledi.
Lübnan’ın güneyindeki tahliyeleri izlediğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çok acımasız bir tablo var. Herkes at otomobillerinde ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Gerçekten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar vahim bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. Altı milyon nüfusu olan Lübnan’dan kelam ediyoruz. Bu beşerler nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl ömür sürdürecekler? Bunlar aç, açıkta, giysi kuşam yok araçlarında. Battaniyeleri, neleri buldularsa onları, yanlarına alıp bölgeyi terk ediyorlar. Bu Lübnan, merhum Refik Hariri’nin devrinde bir öteki Lübnan’dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Lakin şu anda artık o Lübnan kalmadı. Lübnan’ın tekrar kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu tekrar nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an evvel bu travmayı atlatsın. Televizyon yayınlarında izlediğim kadarıyla Lübnan’ın durumu çok makûs. Rabbim yar ve yardımcıları olsun.
Diğer taraftan İsrail bir hayal görüyor, o hayalini gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların hayatlarını kabusa çevirmeyi de göze almış üzere görünüyor. Vaktinde Hitler de bir hayal görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Sonuçta gördüklerinin bir hayal olduğunu net bir biçimde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ancak biz inanıyoruz ki Allah’ın da bir hesabı var.”
Temasları kapsamında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüşmesi anımsatılarak, “Zelensky’nin daha evvel mümkün bir barış konferansında ortalarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerle istişareler yapıldığını söylediğini biliyoruz. Ukrayna Barış Konferansı ile ilgili mevzu gündeme geldi mi? Şayet bu türlü bir durum olursa, muhtemel bir barış konferansı Türkiye’de mi yapılacak?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu hususta yeniden birebir şekilde gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Temennimiz odur ki bölgeye bu barışı getirebilme noktasında, Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı tahminen de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Kâfi ki sıkıntıları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem de öbür aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz.”
Türkiye’nin hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmasını, barışa giden yolda bir avantaj olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, “Bu kuvvetli yolu yürüyebilir ve gayeye ulaşabilirsek insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir sistemi terk etmeden, barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Ancak biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Uğraşları artıracak ve daha çok çalışacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
– “Türkiye, NATO içerisinde sağlam bir müttefiktir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg veda konuşmasında ‘Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası’nın güvenliği öngörülemez, imkansız’ diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? Avrupa, Türkiye’nin gereğince değerini biliyor mu? Oranın bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?” formundaki soru üzerine, Stoltenberg’in NATO Genel Sekreterliği boyunca Türkiye ile olan münasebetlerini en ülkü biçimde sürdürdüğünü, Türkiye ile münasebetlerinde hiçbir vakit olumsuz bir çizgi çizmediğini söz etti.
“Sayın Rutte ile bakalım bu durum nasıl devam edecek? Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı müddeti içerisindeki dostluğumuz uygundu. İnşallah NATO Genel Sekreterliği’nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yeniden devam ettiririz.” diyen Erdoğan, kurucu bedellerinden uzaklaşan, onlara sahip çıkamayan memleketler arası kuruluşların ve ittifakların yozlaşacağına, bu temel arızayı gideremezlerse artık ana misyonlarını dahi yapamaz hale geleceklerine dikkati çekti.
Erdoğan, “NATO şayet ‘Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ prensibini ‘Hepimiz kimilerimiz için, kimilerimiz hepimiz için’ üzere bir forma dönüştürme tehlikesiyle yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için önlemler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele mevzu güvenlik üzere hayati bir konu ise unsurlardan milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren emniyetli bir müttefiktir. Türkiye’nin NATO için ne kadar değerli olduğunu Avrupa’nın bildiğini fakat vakit zaman bunu göz arkası ettiğini görüyoruz.” diye konuştu.
– ABD’de başkanlık seçimleri
ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine ait, “Türkiye-ABD ortasındaki ilgilerde malum, sıkıntılar bulunuyor. Bilhassa terör örgütüne verdiği takviye aralıksız sürüyor. Bu noktada liderler değişiyor ancak bu müttefikliğe yakışmayacak tutumlar değişmiyor. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump yahut Kamala Harris, yeni liderle birlikte nasıl bir değişim yaratabilir, bu türlü bir değişim olur bu? Örneğin F-35 programına yine dönüş olabilir mi?” sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
“Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Zira, Amerika’da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, demokratlar da… Artık yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu o denli bu türlü bir sayı değil. Artık bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz.
Bütün bunlarla bir arada kasım seçiminin sonucu ne getirecek ne götürecek, bunu da görmemiz lazım. Bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD ortasındaki münasebetleri de buna nazaran tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona nazaran atacağız. Umarız sonuç güzel olur.”
– “Ermenistan ile Azerbaycan barışı, yeni fırsatların kapısını aralayacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkevi’nde Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı kabul ettiği anımsatılarak, “Paşinyan bugüne kadar verdiği bildirilerde hem Türkiye ile hem Azerbaycan ile ilgileri daha ileri bir düzeye çıkarma noktasında istekli olduğunu tabir ediyor. Dünkü görüşmenizde bilhassa Zengezur Koridoru’nu dikkate alarak Türkiye-Ermenistan bağları ve Türkiye-Azerbaycan bağlarıyla daha ileri bir noktaya geçirebilecek kararlar alınabilir mi?” diye sorulması üzerine de şu değerlendirmeleri yaptı:
“Sayın Paşinyan’ın yaklaşımına baktığımız vakit olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan ortasındaki barış muahedesini, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an evvel sağlamamızı istiyorlar. Biz de zati bunun peşindeyiz, bunun çabası içerisindeyiz.
Temennim odur ki Azerbaycan-Ermenistan ortasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan ortasındaki bu sorunları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Zira her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan bu türlü bir beklentinin, çabanın içerisinde. Ermenistan’da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en yeterlisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı, iki ülke için de yeni fırsatlar ve çıkarların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan ortasındaki olağanlaşma süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesiyle müspet istikamette etkilenecektir.”
Türkiye’nin, BRICS ve ASEAN üyesi olup olmayacağına dair soruyu yanıtlayan Erdoğan, “Her şeyden evvel bizim BRICS ve ASEAN’da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile münasebetlerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Birebir formda Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle esaslı bir geçmişimiz bulunurken Afrika ile de yakın ilgilerimiz mevcut.” formunda konuştu.
Erdoğan, Türkiye’nin, bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu binlerce yıllık geçmişi nedeniyle çeşitli bir iştirak mimarisi oluşturmasının teşvik edildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile irtibatımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için bilhassa ekonomik işbirliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO’dan vazgeçmek manasına da gelmiyor. Bu ittifak ve işbirliklerinin, bilhassa birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında kimi milletlerarası tansiyonlar olsa da soğuk savaş devri çok geride kaldı. Bize ‘BRICS’e ya da diğer bir yapıya girmeyin’ diyenlere baktığınızda yıllardır modülü olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği’nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle birebir şahıslar. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.”
– “Türkiye’yi geleceğe yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız”
Bir gazetecinin, “Yeni Anayasa’nın mecburilik olduğunu her fırsatta tabir ediyorsunuz. Birinci 4 hususun de Cumhur İttifakı’nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Lakin muhalefetin çeşitli münasebetlerle sürece katılmama üzere bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Muhalefetin bir kere başta bu birinci 4 unsur olmak üzere, bu bahislerde esasen rastgele bir ciddiyeti kelam konusu değil. Onlar bunu yalnızca söylerler. Lakin bu noktada ‘iktidar ne söyler, ne düşünür’ bu türlü bir fikirleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu hususta durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve birebir kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya süratle değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil.
Bizim çok canlı, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Mevzuyu birinci 4 unsura sıkıştırmadan, ‘Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?’ sorusuna odaklanmalıyız. Bizim Anayasa’nın birinci 4 hususuyla rastgele bir meselemiz kelam konusu değil. Bütün bunlarla birlikte Anayasa’nın satırları ortasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim sorunumuz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim muhtaçlığımız var. Biz bunu yapacağız. Aslında Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz birebir halde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.”
– “İç cephe, bizi biz yapan değerlerdir”
“30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri” programında yaptığı konuşmasında lisana getirdiği, “Bugün yaşadığımız hadiselere baktığımızda bir millet için iç cephenin ne kadar önemli olduğunu çok daha net görebiliyoruz. Milletimizi esir alma, bizi amaçlarımızdan koparma, kendi iç sıkıntılarımızda oyalama planlarının en kritik safhasını hep iç kalemizi çökertmeye yönelik ataklar oluşturmuştur.” tabirler sorulan Erdoğan, şunları aktardı:
“İç cephe bizi biz yapan kıymetlerdir. Biz tıpkı şeye sevinme, bunun yanında tıpkı şeye üzülme, tıpkı şiirde duygulanma, tıpkı marşta göğsümüzün kabarabilmesi halini daima birlikte yaşamalıyız. Bütün bunlarla birlikte iç cephe amaçlarımız, bizim kızıl elmamızdır. 30 Ağustos konuşmamda yüklü olarak bunun üzerinde durdum. Bizi o gayelerden vazgeçirmeye, bizi yılgınlığa düşürmeye, bizi usandırıp ümitsizlik girdabına sürüklemeye çalışanlar, işte o iç cepheyi amaç alıyor. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Orada çok kararlıyız. Bütün bunlarla bir arada şunu bir sefer demeliyiz. Zorluk mu var, aşarız. Sorun mu var, çözeriz. Sorun mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur tekrar kalkarız. Renklerimiz, formumuz farklı olabilir ancak bir ortaya gelir en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruh. Bu ruhu paramparça etmeye çalışıyorlar. Bir daha birbirimize tutunmayalım. Kendi kapsüllerimizde herkesten farklı köşelerde ömür tüketip, yok olalım istiyorlar. Biz bunlara bu fırsatı da katiyetle vermeyeceğiz. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”
– “Kalıcı dezenflasyon sürecini başlattık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Haziran 2023’ten bu yana uyguladığı iktisat programına ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışlarına ait soru üzerine, şu sözleri kullandı:
“Ekonomide artık sıkıntı periyotları geride bırakıyoruz. Uyguladığımız programın muvaffakiyetini artık bizden çok milletlerarası kuruluşlar ortaya koyuyor. Bizim şu an odaklandığımız mevzu, milletimizi zorlayan enflasyon problemidir. Enflasyonu dizginlemeye başladık ve kalıcı dezenflasyon sürecini başlattık. Enflasyonda anlık değil, ayakları yere sağlam basan bir gerileme görüyoruz ve bu hızlanarak devam edecek. Vatandaşımız enflasyondaki bu gerilemeyi hissetmeye başladı ve önümüzdeki devirde daha süratli bir biçimde bunu görecekler. Fırsatçılarla çabamızı de kararlı bir biçimde sürdüreceğiz. Onlara göz açtırmayacağız. Amaçlarımızı tutturduk ve yolumuza disiplinli bir formda devam ediyoruz. Üstelik bunları etrafımızdaki karışıklıklara ve istikrarsızlık kaynaklarına karşın başardık. Yola da bu biçimde devam ediyoruz.”
– “Milletin iletisini yerine getirmek için değişim diyoruz”
Bir gazetecinin, AK Parti 8. Büyük Olağan Kongre sürecine ait, “Çok güçlü bir değişim sinyali veriyorsunuz. Neyi ve neleri değiştirmeyi düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Biz Türkiye’ye 23 yıldır yeniyi anlatıyor ve yeniyi sunuyoruz. O yeninin içinde bizi biz yapan kıymetlerimiz en taze biçimde yer alıyor. Hazreti Mevlana’nın dediği üzere pergelimizin bir bacağı işte o kıymetlerde sabit, başka bacağımız alemi dolaşıyor. Biz, milletin iletisini en gerçek biçimde okuduk, o bildirisi gereğini yerine getirmek için değişim diyoruz. Kelamını ettiğimiz değişim bir tekrar doğuş atağıdır. Yunus’un dediği üzere ‘Her dem yine doğarız. Bizden kim usanası’ Biz artık bunun gereğini yerine getiriyoruz.”
“15 Temmuz’dan sonra sivil asker bağları bilhassa de silahlı kuvvetlerin demokratik dönüşümü konusunda çok değerli adımlar attınız fakat aşikâr ki bir ikinci kademe ıslahat bir gereksinimde Ankara’daki son kılıç çatma hadisesinden sonra ortada duruyor üzere. Bu noktada da birtakım önlemler alacak mısınız?” sorusunu da yanıtlayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kılıç sorununa gelince, bu sorun birkaç kendini bilmezin ne yazık ki ortaya koyduğu bir karmaşaydı. Şu anda gerek Ulusal Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Ulusal Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz. Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil. Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi muhakkak bırakamayız. Buna nazaran de adımımızı atacağız. Savunma Bakanımız ve Savunma Üniversitemizin başındaki hocamızla bir ortaya geldik, görüşmelerimizi yaptık ve inşallah en kısa vakitte bu işi sonuca ulaştıracağız.”