“Şifa Hastanesi-14 Günlük Vahşet” belgeselinin gala gösterimi, İstanbul Lütfi Kırdar Memleketler arası Kongre ve Stant Sarayı’nda gerçekleştirildi.
Gösterim öncesi konuşan Bakan Tunç, belgeselin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Tunç, bir asırdan bu yana Filistin’de zulmün devam ettiğini vurgulayarak, Gazze’de 7 Ekim’den beri insanlık kabahati bir soykırımın yaşandığını kaydetti.
Birinci siyonizm kongresinde oluşan görüş sonrası ortaya çıkan Balfour Deklarasyonu ve bölgede bir Yahudi devletinin kurulması fikrinin şekillendiğini anımsatan Tunç, 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla sonuçlanan süreçte Filistin’de yaşayanların topraklarından edildiğini anlattı.
Tunç, 1967’deki Arap-İsrail savaşında Filistin’in kıymetli topraklarının işgal edildiğini ve hala da işgal altında olduğunu belirterek, ”Bu süreç içerisinde gerek Kudüs’ün statüsünün bozulmaması, milletlerarası hukuka uyulması, Birleşmiş Milletler organlarının almış olduğu kararlar ortada lakin bu kararların bir adedine bile uymayan bir devlet kelam konusu.” diye konuştu.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana düzenlediği taarruzlarda yüzde 80’i bayan ve çocuklardan oluşan 40 binden fazla Filistinlinin şehit edildiğini anımsatan Tunç, “Dünyanın gözü önünde bayanlar, çocuklar katlediliyor. Birleşmiş Milletler Soykırım Mukavelesi’nin bütün ögeleri unsur husus ihlal edilmiş durumda. Dünyanın gözü önünde bu katliam gerçekleştirilmeye devam ediliyor.” tabirlerini kullandı.
“Uluslararası hukuk işlemiyor”
Tunç, dünyanın birçok ülkesinde Filistin’in desteklendiği, İsrail’in ise lanetlendiği mitingleri gördüklerini hatırlatarak, lakin maalesef memleketler arası sistemi ve hukuku temsil eden kuruluşların nasıl etkisiz kaldığını da üzülerek gördüklerini söyledi.
Bakan Tunç, şöyle devam etti:
”Sayın Cumhurbaşkanımız, ‘Dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.’ derken işte bugünlere işaret ediyor. İnsanlığın sıkıntılarına memleketler arası sistemin deva olamadığını daima tabir ediyor. Milletlerarası Ceza Mahkemesi başsavcısının yürütmüş olduğu, 7 Ekim’den evvelki yıllarda da açmış olduğu soruşturmalar var. Lakin bu soruşturmalar bir türlü davaya dönüşmüş. değil. Milletlerarası Ceza Mahkemesi’nde İsrail aleyhine bir ceza davası maalesef açılamadı. Başsavcı tutuklama istemiyle yakalama kararı talep etti ancak bu kararla ilgili maalesef ceza mahkemesinin ilgili dairesi bir karar vermedi. Milletlerarası Ceza Mahkemesi başsavcısının yakalama talep ettiği bir sanık, soykırım hatalısı, ABD Kongresi’nde ayakta alkışlanabildi. İşte o soykırım hatalısını, insanlık hatalısını, bayan katilini, çocuk katilini ayakta alkışlayanlar insanlık tarihine bir kara leke olarak geçmiş durumda. Bu kabahatlere ortak olduklarını açıkça ilan ediyorlar. 7 Ekim’den bu yana da ABD’nin silah göndererek, gemilerini göndererek, o çocuk katliamına nasıl dayanak verdiğini daima birlikte görüyoruz.”
Memleketler arası Adalet Divanı’nda da Güney Afrika’nın başlattığı bir sürecin kelam konusu olduğunu vurgulayan Tunç, İsrail’in, Birleşmiş Milletler Soykırım Mukavelesi’ni ihlal ettiği için devlet olarak orada yargılanmaya başlandığını kaydetti.
Türkiye’nin Milletlerarası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan davaya müdahil olmak için başvurduğunu anımsatan Bakan Tunç, “Tabii dosyamızda kanıtlar bazında bilhassa Anadolu Ajansının elde ettiği ispatlar, kanıtlar her şeyi ifşa ediyor. TRT’miz, öbür basın kuruluşlarımız, Anadolu Ajansımız… Bilhassa Türkiye basını olarak bu hususta çabucak hemen her gün İsrail’in zulmünü, İsrail’in işlediği kabahatleri bütün dünyaya ifşa eden bir basınımız var. Dünyaya ifşa noktasında hem TRT World’ün hem de El Cezire’nin çok katkıları var. İnsanlık vicdanının uyanması, oradaki insanlık cürmünün tarihe not düşülmesi ve aksayan da olsa yargı süreçlerine kanıt olarak sunulması manasında Anadolu Ajansının canı kıymetine gayret eden takımı var. Katkılarından ötürü Anadolu Ajansımıza bir defa daha teşekkür ediyoruz.” diye konuştu.
Bakan Tunç, Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırımın önlenmesi ismine aldığı önlem kararlarının sonuçsuz kaldığını ve memleketler arası sistemin çalışmadığını vurguladı.
Türkiye olarak Filistin’in yanında olmaya devam edeceklerini, önceliklerinin akan kanın durması olduğunu kaydeden Tunç, “İnşallah başşehri Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasına giden bir süreci Türkiye olarak seslendirmeye devam edeceğiz.” dedi.
Bakan Tunç, galasını izleyecekleri belgeselin tarihe bir not düşülmesi niteliği taşıdığını, belgeselde İsrail’in nasıl bir insanlık cürmü işlediğini daima birlikte göreceklerini vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bugün ortamızda, o hastanelerde vazife yapan hekimlerimiz var. Oralardaki zulümleri onlar yaşadılar. Kuvözdeki bebeklerin nasıl elektriklerinin kesildiğini, karanlık odalarda nasıl can verdiğini onlar şahsen görerek yaşadılar. Biz de buradan kalbimiz sızlayarak izledik. O bebeklerin, o çocukların ahı o katilleri tutacak. Eninde sonunda tutacak. Hem öbür dünyada. İlahi adaletten hiç kaçış yok. Bu dünyada da memleketler arası hukuk önünde kesinlikle cezasını çekecekler. Nasıl Bosna soykırımını yapanlar yıllar sonra kurulan bir mahkemede hesap verdiler, şu anda zindanlardalar, tıpkı halde Netanyahu ve o terörist destekçileri inşallah bir gün kesinlikle insanlık huzurunda cezasını çekecek. Bundan hiç kuşkumuz yok.”
Bakan Tunç, konuşmasından önce de Anadolu Ajansının, İsrail’in Gazze’de işlediği hataları ortaya koyan temel kanıt niteliğindeki “Kanıt” kitabında bulunan fotoğrafların yer aldığı sergiyi gezdi.